"Yaptırımlar yeni tedarik zincirlerinin oluşmasına yol açtı"

Ekonomi Politik
-
Aa
+
a
a
a

Ekonomik Politik'te Ali Bilge, İran'ın İsrail'e gerçekleştirdiği misilleme üzerinden Ortadoğu'daki güç birlikleri üzerine konuşuyor.

""
Ekonomi Politik: 15 Nisan 2024
 

Ekonomi Politik: 15 Nisan 2024

podcast servisi: iTunes / RSS

Ömer Madra: Günaydın Ali Bey, merhabalar!

Ali Bilge: Merhaba Ömer Bey, merhaba Özdeş, merhaba Feryal!

Özdeş Özbay: Günaydın!

Ö.M.: Uzun bir tatilin ardından ve çok kazalı, belalı savaşların da bayağı yükseldiği, bölgesel savaş tehlikesinin, bir tatilin ardından tekrar döndük. Açık Gazete’de programımıza başlıyoruz, nereden başlayalım?



A.B.: Hafta sonu yine savaş meseleleri ile - İsrail’in Şam’daki İran konsolosluğuna saldırısı sonrasında İran’ın misillemesiyle karşı karşıya kaldık. Oradan başlayalım, vaktimiz yeterse de diğer mevzulara gireriz, ne dersiniz

Ö.M.: Tabii buyurun.

A.B.: Bayram boyunca açıkçası gündemle çok fazla ilgilenmedim, ihmal ettiğim diğer konularda okuma ve izleme yaptım. Ancak şu haber dikkatimi çekti; Cuma günü Rusya’nın bir balistik füze denemesi oldu. Gerilim zaten yüksekti, güç gösterisi bekleniyordu. Konuyu Rusya Savunma Bakanlığı’nın açıklamasından öğrendik - Rusya kıtalar arası balistik füze denemesi gerçekleştirmiş.

Bundan bir gün sonra da İran’ın İsrail’e misillemesi geldi ama İran’ın misillemesi çok enteresan - son derece dikkatli, ölçülü, kibar, nazik bir şekilde İran misilleme yapacağını önce Türkiye’ye duyuruyor, ‘ABD’ye misilleme yapacağımı söyle’ diyor veABD’ye söyleyince de İsrail’e de söylemiş oluyor, Yani saldırıyı önceden ilan ediyor. SİHA’ların nereden geçeceğini, rotalarını söylüyor, ona göre diğer ülkeler önlemini alıyor. Sonra ABD İsrail’e ‘Karşılık verme dikkatli ol, el yükseltme’ diyor. İran, ‘Sadece bununla yetineceğiz, zaten bu bizim hakkımızdır çünkü siz Şam Büyükelçiliğimize saldırdınız, Birleşmiş Milletler’in 51 sayılı kararına göre yapıyoruz bu misillemeyi, saldırı yaptığınız yer bizim toprağımız, misilleme hakkımız var’ diyor.

Türkiye devleti de Suriye topraklarında yer alma gerekçesi için hep bunu tekrar eder ya, ‘
Karşı taraftan gelince misilleme hakkımız var’ diye. Çok ilginç ve değişik bir İran saldırısı oldu, dikkatli, nazik ve ölçülüydü, ‘önlemlerinizi alın’ diyerek bir misilleme yaşandı. Misilleme sonrasında da güvenlik konseyi toplandı, karar zaten çıkmadı değil mi?

Ö.M.: Henüz çıkmadı görebildiğim kadarıyla.

A.B.: Çıkması da zor , hatta mümkün değil. Rusya, ‘Sen önce İsrail’in Şam’daki İran Konsolosluğunu bombalamasını kına, sonra İran’ın misillemesini kınayalım’ diyor. ABD ve Rusya berabere kalıyor. İran da ‘Topraklarımıza saldırı oldu, bu nedenle misilleme yapıyoruz’ diyor. Saldırıda İran’ın önemli komutanlarından yedi kişi öldürülmüş.

Ancak çok dikkat çekici, değişik bir misilleme vaziyeti var. İsrail - İran çatışması hafife alınacak bir gerilim değil. Epeydir bölgedeki gerilimleri izlemeye çalışıyorum. Türkiye, savaş devam ederken Rusya ve Ukrayna anlaşarak Karadeniz üzerinden tarım koridoru oluşturmuştu. Çok sürmedi bu anlaşma, daha sonra Rusya bu koridordan vazgeçmişti, vazgeçişten itibaren dikkatimi çeken gelişmeleri paylaşmak istiyorum.


Ortadoğu’da anahtar, önemli ülkelerden biri elbette İran. İran ile de iki ülkenin son 10 yıl içerisinde muazzam bir ilişki geliştirdiğine tanık oluyoruz; biri malum Rusya, diğeri de Çin. Çin ile Rusya’nın zaten Ortadoğu’da epey bir zamandır dahli var. Çin’in bölgede inanılmaz gelişmiş bir ticari ağı olduğunu biliyoruz. Rusya, Sovyetler Birliği döneminden beri Ortadoğu’da var olan bir ülke, Suriye için vazgeçilmez bir ülke. Rusya ve Çin, son yıllarda İran ile olan ilişkileri ileri seviyelere getirildiler, ‘stratejik ortaklık’ kurdular,İran’ın arkasında duruyorlar. Rusya ve Çin, hem bölgede var, hem de İran ile çok ciddi bir siyasi ve ticari ortaklık kurmuş durumda.

Rusya ve İran’ın ortak özelliği, her iki ülke de A
BD - Batı yaptırımlarından çok keskin bir şekilde etkilenmiş durumdalar; Batı’ya mal satamıyorlar, bağları neredeyse kopmuş vaziyette, yaptırımlar nedeniyle Rusya ve İran kenetlenme, ‘yaptırım kardeşliği’ yaşıyorlar. Çin - Rusya ilişkisi de çok gelişmiş durumda, İran - Rusya, İran - Çin ilişkisi de çok ileri seviyelerde. Çin’in Ortadoğu’daki ticareti ve yatırımları çok dikkat çekiyor. Dolayısıyla, genel olarak Ortadoğu’da ve özel olarak İran’ı ilgilendiren gelişmelerde,Çin ve Rusya’yı göz önünde bulundurmadan analiz ve çözümleme yapmak çok yetersiz olacaktır.

Ö.M.:
Ben de bir şey ekleyeyim araya; Rusya, Devlet Nükleer Enerji Kuruluşu Rosatom Zaporizhzhia Nükleer Santrali’ne insansız hava araçlarıyla yapılan saldırı neticesinde üç kişinin yaralandığını duyurdu. Yani dünyanın en büyük nükleer santrallerinden bir tanesine İHA’larla saldırı oldu.Bu, Avrupa’nın en büyük nükleer santrali Ukrayna’nın güneydoğusunda. Rusya, Zaporizhzhia kentini vurmuştu ve bu da son derece tehlikeyi arttıracak bir durum, cevabı da var, böyle karşılıklı bir durum var.


A.B.: ABD ve Batı bir yanda Ukrayna’da savaşıyor, bir taraftan da İsrail’e destek oluyor, bir anlamda savaşıyorlar ve bu savaşlar için de ciddi bir harcama da yapılıyor. Ayrıca bir taraftan Pasifik’te de ciddi bir gerginlik var. Bölgede şu ya da bu nedenle İran ile ilgili bir dalaşma söz konusu olduğunda Rusya - İran ‘yaptırım kardeşliğini’ ve Çin’in denklemin içinde olduğunu göz önünde bulundurmak lazım. Ortadoğu’da ve İran’la yaşanan meselelerde bunları dikkate almak lazım.

Bazı hatırlatmalar yapayım; Çin, Ortadoğu’da artık çok aktif. İran – Suudi Arabistan ilişkisini başlatan, dostluk adımlarını attıran, karşılıklı diplomatik sürecin başlamasını sağlayan Çin. Bütün bunlar, Pekin’in devreye girmesi ile gerçekleşti. Çin, iki düşmanı yani Suudi Arabistan ile İran’ı yan yana getirdi.

Benzer şekilde İsrail - Filistin konusunda da aktif durumda bulunuyor; Mahmoud Abbas’ı Pekin’e davet etti, taraflarla görüşmeleri sürdürüyor.
Yani Çin’in Ortadoğu’daki diplomatik ağırlığı da gittikçe artıyor. Bir hafta, 10 gün önce Antony Blinken de Çin’e gitti ve şu ricada bulundu, ‘İran üzerinde sizin etkiniz yüksek. İran, Yemen’de Hussileri destekliyor, Kızıldeniz’deki ticaret aksıyor, bu sorunu birlikte çözelim, İran üzerine ağırlığınızı koyun, Hussilerle yaşanan sorun çözülsün’. Çin’in bölgedeki ticari ağırlığı olduğu kadar diplomatik ağırlığı da artıyor.


Financial Times’ta üç, beş gün önce yayınlandı; Umman’da İran ve ABD heyetleri gizli görüşme yapmışlar, görüşme yüz yüze değilmiş, odalar arası müzakereleri Ummanlı yetkililer sürdürmüş.

Rusya ve Çin’i hesaba katmadan Ortadoğu gerginliklerini anlamak yetersiz ve eksik olur. Bana öyle geliyor ki Çin’in İran üzerindeki etkisi nedeniyle İran misillemeyi sert yapmadı, yumuşak tavır izlemesinin nedeni Çin’in İran üzerindeki ağırlığı olabilir. Çin olabildiğince savaş olmadan, jeopolitik çerçevelemeyle sorunları uzun vadede aşmayı öngörüyor.

Ayrıca gözden kaçan iki şeye de değineceğim; İran ile Çin’in, İran ile Rusya’nın ‘stratejik ortaklık’ları, ‘ekonomik ortaklık’ları var ama bir de şöyle bir gelişme var - Karadeniz tahıl koridoru kadük şey olduktan sonra izlemeye çalıştım. Bu tahıl nasıl taşınacak?

İran ve Rusya, Avrupa’nın doğu ucundan Hint Okyanusu’na kadar uzanan nehir, deniz ve demiryollarıyla bir ticari koridor, yol inşa ediyor.
Hindistan’a uzanacak olan bu yol, her iki ülkenin karşı karşıya olduğu yaptırımların bir zorunluluğu olarak düşünceden fiiliyata geçmiş durumda.

Avrupa kanalının kapanmış olması, Rusya’yı İran ve Çin
ile bu ticari koridorların kurmaya yöneltmiş durumda. Nehirler ve denizler üzerinden, demiryolları ile desteklenerek yeni bir ticaret yolunun açılmasına dönük çalışmalar başlamış durumda - yaptırımlar yeni tedarik zincirlerinin oluşmasına yol açtı.


Zaten Çin’in sürdürdüğü kuşak yol projesi ile devam eden bir yapılanma var. Yeni koridorun 7 bin kilometreye kadar uzanacağı ifade ediliyor. Tahıl dahil tüm malların bu yeni yollarla Asya’ya ulaşması planlanıyor. Yol kuşakla birlikte devam edecek yeni bir hat oluşuyor. Bu yatırımlara başlandı hatta yapılacak demiryolu projesinin inşaatının temelini Putin attı.

Tahran ile Moskova, Pekin ile Tahran ve Pekin ile Moskova, birlikte alternatif ticari koridorları oluşturmaya çalışıyor. Bu şekilde ABD ve Avrupa yaptırımlarını by-pass etmeye çalışıyorlar. Hindistan çok ciddi miktarda Rusya’dan tahıl alıyor, aynı şekilde Rusya’dan İran da büyük tahıl alıcısı bir ülke. Çin’in körfezdeki yatırımlarının miktarı inanılmaz boyutlarda. Geçtiğimiz yıllarda İran ile Çin, çok büyük bir anlaşma yaptı ama anlaşma henüz çok ilerlemedi, 400 milyar dolarlık bir yatırım, ticaret anlaşması yaptı İran ile Rusya.

Çin hali hazırda İran’ın petrol ihracatının %90’ını alıyor - bu miktar, Çin’in toplam petrol ithalatının %10’u. İran ve Rusya, ABD ve Batı yaptırımlarını Çin’in desteği ile bu şekilde aşmaya çalışıyor. Tekrar edelim; Çin’in bölgedeki ilişkileri çok gelişmiş durumda, İran ile daha da gelişmesi planlanıyor.

Ortadoğu’da İran’ın dahil olduğu ya da olmadığı gelişmelerde, Rusya ve Çin’in bölgedeki gücünü, İran ile gelişmiş ilişkilerini ve bu ülkelerin İran’ın yanında olacaklarını ve aynı zamanda İran üzerinde ikna gücüne sahip olduklarını bilmek, analizi doğru yapmanın bir ön koşulu olmaktadır. Hafta sonu yaşanan ‘nazik misilleme’de, Çin’in İran üzerindeki siyasi etkisinin olduğunu düşünüyorum.



Rusya ve Çin’in Ortadoğu denkleminde yer alan önemli parametreler olduğunu, yeni ticari koridorların bu güçle oluştuğunu ciddi hesaba katmak gerekiyor. Körfez ülkelerinde Irak’ın güneyinde - genel olarak
da Irak’ta - Çin’in önemli bir varlığı söz konusu. Suudi Arabistan ile İran’ı yan yana getirmeyi başardı ve diplomatik ilişkilerin başlamasını sağladı. İsrail’de ticari yatırımları olan bir ülke Çin. Dünyanın enerji ham maddelerini en fazla satın alan ülke, sanki içiyor.

A
BD’nin Ortadoğu petrollerine ihtiyacı artık kalmadı ama ABD, Ortadoğu’da Çin’e giden enerji kaynaklarını kontrol etmek için varlığını koruyor ve sürdürüyor. Hint Okyanusu’nu Baltık Denizi’ne bağlayacak projelerde tahıl koridoru ve ticari koridorların oluşmasında ekonomik ve ticari işbirliğinde İran majör bir ülke - çok büyük bir ülke, toprakları Körfez’e kadar iniyor, Hazar Denizi’ne kadar çıkıyor.

Dünyanın bu gergin halini bir de bu gelişmeler üzerinden okumak lazım.
7 bin 200 kilometre uzunluğunda bir koridordan bahsediyoruz, buna ‘Fars Hattı’ deniliyor. Tedarik rotalarının, ürün rotalarının değişmesi, ticari hatların Süveyş Kanalı’nın da önemini azaltıyor. Süveyş Kanalı’na ihtiyaç duymaksızın yeni rotaların oluşturulması gezegende pek çok şeyi değiştirecek demektir. Rusya, yaptırımlar nedeniyle Avrupa’ya satamadığını Çin’e satıyor, İran da Çin’e satıyor, bir şekilde durumu kurtarıyorlar. Ağır yaptırımlara uğrayan ülkeler bir araya gelip, kendi dünyalarında bir çözüm buluyorlar, bu da dünyanın daha da bölünmesine, yarılmasına ve gerginleşmesine yol açıyor.


Elbette bu işbirliklerinin içinde savunma sanayi, silah, işbirliği gibi hususlar da bulunuyor. Ayrıca her üç ülke de nükleer alanda çalışmalar yapan ülkeler - Çin ve Rusya’nın nükleer silahları da bulunuyor.

İran’daki Çin yatırımları beklenilen ölçüde gelişmedi; 400 milyar dolarlık bir anlaşma var ama ilk yıllarında yeterinde ilerlemedi, ancak önümüzdeki dönemde gelişeceği düşünülüyor. Genellikle Çin, sorunlu ve iç - dış çatışmaları olan ülkelere yani Pakistan, Afganistan, İran gibi ülkelere ve Körfez’e yatırımlarda bulunuyor.

Çin ve Rusya, 2018’de aralarındaki ticaret hacmini 2025’e kadar 200 milyar dolara çıkarma hedefi koydu. ABD’nin uyguladığı yaptırımlarla bu hedef aşıldı, ikili ticaret hacmi 2023’te 240 milyar dolara ulaştı.

Ö.M.: Evet, Independent Türkçe’de ilginç bir haber vardı tam da bu sizin dediklerinizi doğrular nitelikte. ABD’den bir açıklama var, Rusya’nın Sovyet döneminden bu yana görülen en büyük askeri genişlemeye gittiğini, Çin’in de buna kuvvetle destek verdiğini iddia etmiş. Kimin açıkladığı belli değil ama ABD’nin önde gelen medya kuruluşlarından CNN’e Rusya’nın askeri sanayiinin Çin’in sağladığı yardımlarla güçlendiğini ve Rus savaş sanayinin Sovyet dönemini geçtiği belirtilmiş.Bu çok önemli bir şey.

A.B.: Evet.

Ö.M.: Çünkü Sovyet döneminde Rusya son derece büyük bir askeri güce sahipti.
Şimdi, ‘Rus savaş sanayi, Sovyet dönemini Çin’in desteğiyle geçti’ diye bir haber vardı bu söylediklerinizi doğrular nitelikte.

Ö.Ö.: Sovyet dönemi için sürekli silahlanma ekonomisi deniyordu mesela, onu bile geçmiş.

Ö.M.: Evet, çok çarpıcı bir durum.



A.B.: Sovyet döneminde Çin ile işbirliği yoktu. Şimdi ise bir işbirliği var, güçler birleşiyor.

Tabiibütün bunlar, Batı dünyasının Ortadoğu’da sadece İsrail’i desteklemek suretiyle ilişki sürdürmesinin sorgulanmasını gerekli kılıyor.ABD’nin ve Batı’nın Ortadoğu’da varlığını İsrail üzerinden sürdürmesinin yüksek bir maliyeti olduğunu görmezden gelinmesi, dünyanın daha da yarılmasına yol açıyor, kamplaşma, sertleşme ivmeleniyor.

Programlarda Çin’i konuşuyoruz, Çin’i izlemeye çalışıyoruz. Zaten Çin’i izlemeden dünya halini konuşmak olmaz.

Türkiye’nin etkin gözüktüğü Karadeniz tahıl koridorunun sona ermesinin nedenlerinden biri, Rusya’nın Türkiye’ye güvenmemesi olduğu gibi İran ve Çin ile birlikte Hint Okyanusu’na kadar ilerleyecek ‘kesin çözüm’ varlığını hayata geçirmek istemesidir.

Buna şunu da ilave edeyim; son seçimlerde
Kanal İstanbul’un iktidar tarafından dillendirilmemesinin nedeni , Rusya, İran ve Çin’in yeni ticari koridorlar geliştirmesi olabilir. Yani ticari koridorlar nedeniyle ölü bir yatırım olacağı aşikar. Zaten Erdoğan dışında hiçbir ülkede ve liderde heyecan uyandırmamış bir projeydi. Kanal İstanbul’un iktidarın gündeminden düşmesinin nedeni bu projeler olabilir.Rusya, İran ve Çin’in hayata geçireceği projeler ile Süveyş Kanalı bile ihmal edilebilir boyuta gelmiş ise senin Kanal İstanbul’un ne hikâye...


Kanal İstanbul’un konuşulmamasının nedeni bu olabilir. Somut bir iptal bilgisine dayanmadan söylüyorum, sadece yeni ticari yolları göz önünde bulundurduğumuzda Kanal İstanbul’un kadük olacağı açık ve net. Böyle bir projeye ihtiyaç olmadığı da biliniyordu ve bu proje, bu yatırım bir saplantıydı.

Ö.M.:
Tam tersine, olabilecek en büyük facialardan birini getireceğine dair sayısız rapor, bilimsel ciltlerce yazılmış rapor da vardı ama işte böyle. Bir dinleyicimizin de uyarısı üzerine, Murat Yetkin’in hazırladığı haber sitesi Yetkin Report’ta ‘Çin’in kuşak yol girişiminde Türkiye neden kenarda bırakıldı?’ diye de bir yazı vardı.


A.B.: Çok önce bir çok kez konuşmuştuk hatırlarsanız Kuşak Yol Projesi’ni.

Ö.M.: Evet, konuşmuştuk.

A.B.: Kuşak Yol Projesi’nin Refah’tan, Gazze’den geçtiği bir hat var, bu projeyi ve Türkiye’nin dışarıda kalmasını, İsrail’in Gazze’ye saldırısı sırasında da konuşmuştuk.


Son olarak ABD’nin her yıl yayınladığı, dünyayı tehdit eden ülkeler ve örgütler raporundan söz edeyim.

Ö.M.: Evet.

A.B.: Geçtiğimiz günlerde 2023’ü kapsayan rapor da yayınlandı. Rapor, İran’ı da değerlendiriyor. İran’ın askeri kapasitesi, savaş uçakları, helikopterler, balistik füzeler, sahip olduğu tüm askeri güç değerlendiriliyor. Sonuçta, İran’ın topyekûn bir savaştan kaçınacağına ilişkin bir tespit yapılıyor. Rapor, İran’ın herhangi bir savaş ya da çatışmada daha çok SİHA’ları kullanabileceğini ileri sürüyor.


ABD’yi tehdit eden ülkelerdeki askeri kapasitelerde son bir yıldaki gelişmeler ölçülüyor. Raporda, sanki hafta sonu İran’ın İsrail’e yaptığı ‘nazik misilleme’ saldırısı tanımlamış gibi geldi bana. Rapor, İran’ın topyekûn bir savaşa girecek bir durumdan uzak duracağını ifade ediyor. İran’ı tehdit olarak değerlendiriyor elbette ama topyekûn bir savaşa girebileceğini ön görmüyor.

Karbon emisyonunu arttırıcı her türlü önlem içeren gerilimleri ve savaşları yaşamaya devam edeceğiz gibi görünüyor.

Ö.M.: Aslında hafifletici durumlar varmış gibi gözükse de öylesine riskli ve özellikle de nükleer silahların işin içinde olduğu ülkelerin de aralarında bulunduğu düşünülürse son derece tehlikeli bir durum, her an her şey olabilir ve yok oluşun eşiğinde olduğumuz bile bir açıdan söylenebilir. Bu fazla da panik yaratacak bir şey olmaz yani.


A.B.: Kesinlikle öyle. Bakın, Ukrayna’da savaş var, Gazze’de savaş var, Suriye’de savaş var. İran’ın da dahil olduğu bölgesel savaşın olması, nükleer silahların da namlunun ucuna verilmesi demek.

Ö.M.:
Evet. Ukrayna’nın kullandığı füzelerin bir kısmı Şahin adını taşıyor, o da İran’dan alınma. Böyle de bir durum var.

A.B.: Biz de Ukrayna’ya SİHA’lar sattık değil mi?


Ö.M.: Evet, İran da satmış.

A.B.: İran da satmış ve İsrail üzerine gönderilen 300 tane SİHA’nın maliyeti nedir? 300 tane SİHA düşürülüyor, bunlar grapon kağıdından yapılmadı herhalde?

Ö.M.: Evet, bunun çevreye verdiği zararı da ayrıca konuşmak lazım.

A.B.: Evet. Gazze’de insanlar aç ve öldürülmeye devam ediliyor.


Ö.M.: Tamamen irrasyonel bir çizgiye oturmuş durumda dünyanın hali ama ne yapalım konuşmaya devam edeceğiz, başka çaremiz yok.

A.B.: Sanıyorum süremiz bitti.

Ö.M.: Evet, bitti. Peki, çok teşekkürler.

A.B.: İyi yayınlar size, hoşça kalın.

Ö.Ö.: Görüşmek üzere.

Ö.M.: Görüşmek üzere.